14 Şubat 2012 Salı

Bölüm 1:Mahalledeki Yeni Aşk

Sabah kalktığımda Junior yani küçük sevimli balığım ölmüştü.Yine ve yine bir acıyla başladım güne.O aslında benim için önemliydi.Şu hastalıklı günlerimde onu yanımda görmek çok güzeldi.Hayır , aslında değildi.Çünkü benim yanımda olan tek şey oydu.Küçük balığım dertlerimle üzdüm ise bir kere olsun yemeğini vermediysem affet beni ama ben seni affetmeyeceğim Junior.Çünkü sen beni acılarımla tek başıma bıraktın.Tıpkı diğerleri gibi oldun sen de.Annem gibi , babam gibi , arkadaşlarım gibi , beni hiç bırakmayacağını söyleyip giden o şerefsizler gibi.
Onu da gömdüm toprağa , peki şimdi kim olacak dertlerime ortak derken annem seslendi:
-Nehir , ekmek almaya git.
-Diğerleri gitsin.
-Kardeşlerin yok.Hadi kızım kalk , git işte.
 Annemin elindeki parayı hırsla alıp:
-Umarım yolda kriz geçiririm ve sende görürsün , dedim.
Annemin gözleri doldu hemen.Çünkü defalarca oluyordu.Benim hastalığımdı bu ; astım.Hayatımı kahretti , içine etti.Yapacak bir şey yok.Aslında genelde astım iyi huylu olur ama benim gibi çevresinde allerjik faktorlerin bulunduğu bir ortamda yaşayıp , başında fark etmeyen , küçük krizleri sırf ailesi kızar diye söyleyemeyen insanlar ileride büyük sorunlar yaşıyor.Kader diyoruz bazen işte.Sadece kader...Suçumuz yok ya da herhangi bir günah , bu bir sınanma biçimi bende o haylaz öğrenciyim...
Bu arada bakkala gelmiş bulunmaktayım.Ekmeklerin en büyüğünü seçiyorum ki bir daha göndermesinler beni.Tabii içimden de türlü türlü beddualar ediyorum.Tam poşet alacaktım ki bir tane benden uzun ama aşağı yukarı benimle aynı yaşta olan bir oğlanın elindeki poşeti görüp , onu çırak sanarak ve hayatımdaki en büyük yanlışı nerdeyse en büyük yanlışı yaparak , o poşete uzanıyorum ve almaya çalışıyorum.Tabii oğlanda kayıtsız kalmıyor bu duruma:
-Bu benim poşetim git içeriden al poşetini be salak ,  demez mi.
(Dank!İşte o an bir çekiç görsem kafama vururdum herhalde)
-Niye sen bana getirmedin mi lan bunu?
-Ne getirecem be uşağın mıyım ben senin , mala bak ya.
-Ne malı be , ben seni çırak sandım , böyle paspal giyinirsen herkes seni öyle sanar zaten , dedim o şaşkınlıkla.Halim kesinlikle korkunçtu ve bir de bu yetmezmiş gibi paspal giyinirsen falan dedim oysa bayağı da güzel giyinmişti yani.Çok şıktı.Tabii o anki ezikliğimi böyle gidermeye çalıştım fakat cevabını duyunca çocuğun kendimi toparlayamadım bir türlü:
-Sen önce kendine bak be hipolu tiftiklenmiş lekeli pis bir eşofman ile çıkmışssın dışarı zaten.
O hırsla içeriye gidip , parayı bakkalcı adama uzattım.O arada da bir tane kadınla koyu sohbete dalmıştı bakkalcı amca.Tabii bende az önce yediğim bana her türlü giren o laftan sonra bu konuşmaya dahil olupta ona laf çarpıtmayı bir görev gibi üstlenip çalışmalara başladım.
Kadın:
-Off bu mahallede de her türlü insan var sapığı çıkıyor ,hırsızı çıkıyor ,çirkefi çıkıyor ,çingenesi çıkıyor.
Bakkalcı:
-Hep yeni gelenler bozuyor buraları abla.
Ben:
-Aynen öyle abi valla baksana hepsi çırak tipli salaklar ya.Neyse kolay gelsin.
Evet , bunu demeseydim içime otururdu benim yani.Neyse ya salağa bak.Aslında hoş çocuktu.Kumraldı.Dudakları pespembeydi.Gözleri elaydı.Uzun ve zayıf , hafifte kaslıydı.Biraz da yaşının verdiği toyluk ve bir kaç sivilcesi vardı.Çok hoştu yani.Yani çok tatlıydı.Yani , yani..Hayır sakın ha herkes olur o olmaz , ona aşık olamam , hoşlanamam aman dur yani Nehir.Onu düşünmeyi bırak artık Nehir..

(Devamı gelecektir...)